Biz bu savaşa karşı(mı)yız?!

-
Aa
+
a
a
a

Açık Radyo Türkiye için çok iyi niyetli yayınlar yapıp, artık hiç de olası olmayan savaşa halkımızın da % 94’ünün karşı olduğunu söylüyor. Araştırma sonuçları ile çok çeşitli platformlarda verilen tepkilere dayanarak bunu belirtiyor. Hükümetin nasıl bu denli farklı bir tutuma yönelebileceğini yadırgıyor. Bana göre % 94 oranı doğrudur ama % 94 oranında samimi olmadığımız şeklinde doğrudur. Hükümetin dönüşünün de yadırganacak bir tarafı yoktur. Aslında zaten bir dönüşüm de söz konusu değildir.

Ne AKP’nin bu savaşa karşı olabilecek bir gücü vardır, ne de Türkiye’deki herhangi bir partinin. Bu güçsüzlük salt ekonominin yapısal sorunlarını taşıyor olmanın getirdiği bir açmaz değildir. Türkiye’deki tüm siyasal partilerin içlerinden çıkmış oldukları toplum ile % 100 oranında örtüşen karakteristik kısa vadeli çıkar elde etme politikaları vardır.

 

Türkiye’nin ekonomik ve bu ekonomiye dayalı toplumsal sorunları ortadadır. (Bana göre ekonomik sorunlar toplumsal sorunların sonucudur ya neyse. Yaygın yargıdan gidelim.) ABD’nin beğenin ya da beğenmeyin şu an için tek süper güç olduğu, bu güce kısa ve orta vadede kurumsal olarak karşı duracak bir başka güç (bir topluluk AB, bir ülke Rusya vb) olmadığı da ortadadır. Bu nedenle ABD’nin yine kısa ve orta vadede (insan hayatı için uzun olarak kabul edilebilecek 10-20 yılın politika/ekonomi/siyaset sürecinde bir damla olduğunu düşünürsek) bu gücünün az veya çok, hemen veya biraz geç etkileyemeyeceği bir kurum (BM, IMF vb) olamayacağı da açıktır. Tanrı aşkına bu durumda mevcut yapıdaki hangi siyasal parti bu baskıya direnebilir ki?

 

Biz değil miyiz...

 

Bu savaş haksızdır. Ama Türkiye’deki hangi siyasal parti ve üyeleri çıkıp açıkça halka  “Ey halkım, biz bu savaşa girersek uzun vadede bir diyet ödeyeceğiz ama kısa vadede belki daha yumuşak bir geçiş olabilir. Biz bu savaşa girmezsek, şimdi hemen bir diyet ödemeye başlayacağız. Doğal olarak ödenen bu diyet hepimize –aslında hep aynı kesimde özellikle etkili olacak- yansıyacak. Ama biz bu haksız savaşta yer almayıp elimize kan bulaştırmayacağız. Her şeye hazırlıklı olun” diyebilir. Düşünün, gelmiş geçmiş tüm siyasilerimizi düşünün. Bu sözü söyleyip, sonra da sözün arkasında durmanın siyasi diyetini ödeyecek kaç kişi ve kurum hatırlıyorsunuz?

 

Peki ama eğer bunu yapan bir iktidar bulursak biz ne yapacağız, o diyet ödenmeye başladığı gün. Biz değil miyiz yağ kuyruklarında öne geçebilmek için 80 yaşımızda evde küçük kızım bekliyor yalanlarını atan? Biz değil miyiz bir nüfus sayımında 3 kişilik aileye 33 ekmek alan? Biz değil miyiz depremde ağır hasar gören evimizi komşumuza satmaya çalışan? Biz değil miyiz bir gün önce bağrımıza bastığımız siyasileri ertesi gün ondan hiç farkı olmayan bir başkası ile değiştiren? ABD’den daha fazla tekstil kotası ticaret vb isterken, kesilen ticaret nedeni ile işçiler işten atılmaya başlayınca bu hükümetin yakasına yapışmayacak mıyız? O zaman başbakan çıkıp, “Ben size söylemiştim, zorluklar yaşıyoruz ama elimizde Iraklı çocukların kanı yok” dese ne diyeceğiz? Ben size söyleyeyim, cevabımız “Ya bizim çocuklarımız” olacak. O gün unutacağız Iraklı çocukları. Bize mi sordular doğarken.

 

 UNICEF'in araştırmasına göre, 1990'lı yıllarda beş yaşının altında yarım milyondan fazla çocuğun ölümünden, Irak'a uygulanan ambargo sorumlu.

Türkiye ekonomik ve toplumsal yapısının getirdiği açmaz yüzünden bu savaş içinde yer alacak. İlk bomba düştüğü gün bilin ki -Türk askeri kuzey Irak topraklarına girsin veya girmesin- akan her damla kanda, toprağa karışan her canda bizim de sorumluluğumuz var. Savaşmak mutlaka silahla olmaz. Biz bu savaşta yerimizi seçtik. Tercihimiz, bireysel hayatımızın her anında yaptığımız gibi kısavadelimaddi çıkarlarımızın olduğu taraf oldu.

 

Bir evlat acısını bir şekilde (hastalık, ölüm, sakatlık) yaşamış tüm ailelere sesleniyorum. Çocuğunuzun başına gelenleri hak ettiğine hiç inandınız mı? Hayır. Peki neden Iraklı çocuklar hak etsin bombalanmayı? Unutmayın, bugün bir şekilde o çocukların bombalanmasına bir gerekçe bulur veya hiçbir gerekçe bulmadan tepkisiz kalırsak, yarın bizim başımıza bir şey gelirse hiç kimseden hiçbir şey beklemeye hakkımız yoktur.

Hiç değilse bunu düşünün. Sesinizi nerede duyurabileceğinize inanıyorsanız, orada duyurun sesinizi. Her çocuğun yaşamaya hakkı var.

Tarih bizi affetmeyecek bu tercihimizden dolayı. Umarım Tanrı affeder.

Iraq's Children: A Lost Generation